+90-548-875-8000
Cumartesi, Eylül 7, 2024

Kuzey Kıbrıs Tüp Bebek Merkezinde Tüp Bebek Başarı Oranları

Kuzey Kıbrıs Tüp Bebek Merkezi neden bu kadar yüksek başarı oranlarına sahip?

Tüp Bebek Tedavisi Başarısı – Tüp Bebek Döngüsünde Başarının Arkasındaki Faktörler Nelerdir?

İn vitro fertilizasyon (IVF) başarısı, tıbbi koşullar ve yaşam tarzı seçimlerinden, IVF prosedürünün teknik yönlerine kadar çeşitli faktörlerin karmaşık etkileşiminden etkilenir. Bu faktörleri anlamak, hastaların ve klinisyenlerin başarılı sonuç şansını optimize etmesine yardımcı olabilir. Kuzey Kıbrıs Tüp Bebek Merkezi olarak, bir çiftin hayatında fark yaratan şeyin tüp bebek döngüsünün başarısının olduğunun bilincindeyiz. Tüp bebek tedavisinin başarısını belirleyen faktörlere bir göz atalım.

1. Kadın Hastanın Yaşı
Yaş, tüp bebek başarısında en önemli faktördür. Ancak bu, bir sayı olarak yaşa ilişkin bir özellik değil, daha çok üreme açısından temsil ettiği bir özelliktir. Kadının yaşı, tüp bebek tedavilerinin sonuçlarında belirleyici faktörler olan yumurta kalitesi ve miktarına etkisi nedeniyle tüp bebek başarısında kritik öneme sahiptir. Bir kadının yaşını IVF başarı oranlarına bağlayan biyolojik ve fizyolojik mekanizmalardan bazıları aşağıdadır:

  • 1A. Yumurtalık Rezervinin Düşüşü
    Yumurtalık rezervi, herhangi bir zamanda yumurtalıklarda bulunan yumurta havuzunu ifade eder. Kadınlar sınırlı sayıda oositle doğarlar ve bu sayı yaşla birlikte giderek azalır. Yumurtalık rezervinin değerlendirilmesinde Anti-Müllerian Hormon (AMH) testi ve ultrason yoluyla antral folikül sayımı (AFC) gibi teknikler kullanılır. Hem AMH seviyeleri hem de AFC, kadınlar yaşlandıkça azalır, bu da yumurtalık rezervinin azaldığının sinyalini verir.

  • 1B. Yumurta Kalitesinde Bozulma
    Yaş ilerledikçe oositlerin genetik bütünlüğü azalır. Bunun temel nedeni, anöploidi (bir hücrede anormal sayıda kromozom bulunması) gibi kromozomal anormalliklerin görülme sıklığının artmasıdır. Yumurtalardaki anöploidi oranları, kadınlar 30'lu yaşların ortalarına ve sonrasına yaklaştıkça önemli ölçüde artmaktadır. Bu genetik sorunun arkasında birkaç neden var. Hücre bölünmesi sırasında kromozomların ayrılması için hayati öneme sahip olan iğ aparatı, yaşlı yumurtalarda fonksiyon bozukluğu göstermektedir. Bu bozukluk, özellikle mayotik iğlerin bölünmesi sırasında mayotik bölünmelerde hatalara yol açar ve bu da düzensiz kromozomal ayrılma ve anöploidi ile sonuçlanabilir. Yaşlanan oosit, kromozom ayrışmasının ötesinde, başta mitokondri olmak üzere sitoplazmik yapılarında da hasar biriktirir. Yumurtalar olgunlaşma, döllenme ve erken embriyonik gelişim için önemli miktarda enerjiye ihtiyaç duyar. Mitokondri bu enerjinin birincil kaynağıdır ve bunların işlevselliği ve reaktif oksijen türleri (ROS) hasarını dengeleme yetenekleri yaşla birlikte azalır. Azalan mitokondriyal fonksiyon, kritik hücresel süreçler için yetersiz enerjiye yol açarak oosit olgunlaşmasını ve döllenme sonrası embriyo gelişimini etkileyebilir. Dolayısıyla mitokondriyal yetmezliklerin yanı sıra kromozomal problemler de “oosit yaşlanması” dediğimiz durumu beraberinde getirir. Daha eski parantezlerde mitokondriyal yaşı optimize etmek için alınabilecek bazı yaşam tarzı değişiklikleri ve takviyeleri vardır. Bu ayrıntılı olarak “Oosit Yaşlanma Karşıtı Protokol" sayfa.

  • 1C. Hormonal Değişiklikler
    İlerleyen yaşla birlikte yumurtalıkların folikül uyarıcı hormona (FSH) duyarlılığında sıklıkla bir azalma olur. Bu azalan tepki, yumurtalıkların birden fazla yumurta üretmesini teşvik etmek için IVF'de kullanılan hormonal tedavilere yanıt olarak daha kötü sonuçlara yol açabilir.

Bu faktörlerin kümülatif etkisi, bir kadının yaşının neden IVF başarısının önemli bir belirleyicisi olduğunu açıklamaktadır. Hem canlı, genetik olarak normal oosit elde etme şansını hem de bu oositlerin başarılı implantasyon ve hamilelik kapasitesine sahip sağlıklı embriyolara dönüşme yeteneğini etkiler. Bu karmaşık etkileşim, anne yaşı arttıkça üreme tıbbında karşılaşılan zorlukların altını çiziyor ve her hastanın yaşını ve spesifik üreme sağlığı profilini dikkate alan özel IVF yaklaşımlarının önemini vurguluyor.

2. Sperm Kalitesi
Kullanılan spermin kalitesi de tüp bebek başarısını etkileyebilir. Sperm hareketliliği (spermin etkili bir şekilde hareket etme yeteneği), morfolojisi (spermin şekli ve boyutu) ve konsantrasyonu gibi faktörler çok önemlidir. Kötü sperm kalitesi döllenme ve embriyo gelişimi ile ilgili sorunlara yol açabilir.

Sperm kalitesi, döllenme sürecinde ve sonraki embriyo gelişimindeki temel rolü nedeniyle in vitro fertilizasyonun (IVF) başarısının belirlenmesinde çok önemlidir. Sperm kalitesi tipik olarak konsantrasyon, hareketlilik, morfoloji ve DNA bütünlüğü gibi parametrelerle değerlendirilir. Sperm kalitesi hakkında konuşurken dikkate alınması gereken ana noktalar şunlardır:

  • 2A. Sperm Konsantrasyonu
    Sperm konsantrasyonu veya sayısı, birim meni başına spermatozoa sayısını ifade eder. Daha yüksek bir sperm sayısı, yumurtanın başarılı bir şekilde döllenmesi olasılığını artırır çünkü yumurtaya girmeye çalışacak daha fazla sperm mevcuttur. Düşük sperm sayısı, hipogonadizmin veya diğer hormonal dengesizliklerin göstergesi olabilir; bu durum, hareketlilik ve morfoloji gibi diğer sperm parametrelerini etkileyebilir. Sperm konsantrasyonu düşük olduğunda, yeterli sayıda sperm hücresi kadın üreme sistemindeki fallop tüplerine yolculuğu tamamlayamayacağından doğal gebelik olasılığı da azalır. Bu gibi durumlarda, IVF döngüsü sırasında ICSI ek faydalar sağlayabilir.


  • 2B. Sperm Hareketliliği
    Sperm motilitesi, spermin dişi üreme sistemi boyunca veya IVF'deki kültür ortamı boyunca verimli bir şekilde hareket etme yeteneğini tanımlar. Yumurtaya ulaşmak ve nüfuz etmek için etkili hareketlilik şarttır. Hareketlilik, spermin orta kısmında bulunan mitokondri tarafından üretilen ATP tarafından sağlanır. Bu mitokondrilerin bütünlüğü ve işlevselliği çok önemlidir; herhangi bir mitokondriyal DNA mutasyonu ATP üretimini azaltabilir, dolayısıyla hareketliliği bozabilir. Benzer şekilde mitokondriyal yaşlanma da hareketliliğin bozulmasına katkıda bulunan bir faktör olabilir.


  • 2C. Sperm Morfolojisi
    Morfoloji spermin boyutunu, şeklini ve yapısını ifade eder. Normal morfoloji, spermin yumurtaya doğru yüzme ve yumurtaya nüfuz etme yeteneğini etkilediği için spermin yumurtayı dölleme yeteneğinin bir göstergesidir. Sperm kafasındaki yapısal anormallikler, spermin yumurtanın dış katmanlarına nüfuz etmesini sağlayan kritik bir enzim salınımı olan akrozom reaksiyonunu etkileyebilir. Ayrıca yapısal olarak anormal sperm şekli, spermin genetik bütünlüğü gibi altta yatan daha ciddi bir sorunun da göstergesi olabilir.

Sperm DNA'sının bütünlüğü hayati önem taşımaktadır. Spermdeki DNA fragmantasyonu, spermatogenez sırasındaki oksidatif stres veya apoptozdan kaynaklanabilir. Yüksek düzeyde DNA fragmantasyonu, düşük döllenme oranları, zayıf embriyo gelişimi ve düşük gebelik oranları ile ilişkilidir. Oksidatif stres, spermdeki DNA'ya zarar verebilecek reaktif oksijen türlerinin (ROS) üretimine yol açar. Antioksidan savunma mekanizmaları sperm DNA'sını oksidatif hasardan korumada çok önemlidir. Sperm parametrelerinin iyileştirilmesine ilişkin daha fazla bilgiyi "Sperm Yaşlanma Karşıtı Protokol" sayfa.

Bu sperm parametrelerinin her biri, karmaşık döllenme sürecinde ve erken embriyonik gelişimde temel bir rol oynar. Spermin biyokimyasal ve fizyolojik sağlığı, IVF'deki bu süreçlerin verimliliğini doğrudan etkiler ve döllenme başarısından implantasyona ve ötesine kadar olan sonuçları etkiler. Bu nedenle sperm sağlığının optimize edilmesi, IVF başarı oranlarının arttırılmasının ayrılmaz bir parçasıdır ve doğurganlık tedavileri sırasında bu parametrelerdeki eksikliklerin değerlendirilmesi ve ele alınmasının öneminin altını çizer. Sperm sağlığının nasıl optimize edileceği hakkında daha fazla bilgi için 'Sperm Yaşlanma Karşıtı Protokol' sayfamızı ziyaret edebilirsiniz.

3. Temel Doğurganlık Sorunları
Endometriozis, polikistik over sendromu (PCOS), rahim anormallikleri veya genetik anomaliler gibi kısırlığın spesifik nedenleri, IVF'nin başarı oranlarını etkileyebilir. Tüp bebek sürecinde her durum özel yaklaşımlar gerektirebilir.

4. Yaşam Tarzı Faktörleri
Sigara, alkol tüketimi, aşırı kilo ve stres gibi yaşam tarzı faktörlerinin doğurganlığı etkilediği bilinmektedir. Yaşam tarzı, oosit ve sperm kalitesi sorunlarından bağımsız düşünülemez çünkü yaşam tarzı tercihleri bu parametrelerle doğrudan ilişkilidir. Örneğin, oosit yaşlanması sadece içsel mekanizmaların bir sonucu değil, aynı zamanda kişinin ne tür toksinlere, kimyasallara ve inflamatuar faktörlere maruz kaldığının da bir sonucudur. Diyet ve egzersiz yoluyla sağlıklı kiloyu korumak, stresi azaltmak, tütün ve aşırı alkolden kaçınmak, tüp bebek başarısının şansını artırabilir.

5. Protokol ve İlaçlar
Yumurtalık stimülasyonu için kullanılan protokollerin kadının spesifik yaşına, hormonal profiline ve önceki sikluslardaki tepkisine göre uyarlanması gerektiğini söylemeye gerek yok. Doğurganlık ilaçlarının türü ve dozu, alınan yumurtaların sayısını ve kalitesini etkileyebilir.

6. Embriyo Kalitesi
Embriyo kalitesi yumurta ve sperm kalite parametrelerinin birleşimi olarak görülebilir. Ancak belirli bir IVF döngüsünde embriyoların tümü doğru genetik bileşime sahip olmayacaktır. Hastalar oldukça genç olsa bile, bazı embriyolarda hala küçük bir oranda kromozomal anöploidi olacaktır. Kadın hastanın yaşı arttıkça, tüp bebek döngüsünde oluşturulan embriyolarda gözlenen anöploidi oranı da artacaktır. İmplantasyon öncesi genetik test (PGT) gibi teknikler, başarılı gebelik için en yüksek potansiyele sahip embriyoların seçilmesine yardımcı olabilir. Embriyo kalitesi ve derecelendirme hakkında daha fazla bilgiyi 'Embriyo Sınıflandırma Sistemi' sayfa.

7. Laboratuvar Ortamı ve Transfer Tekniği
Embriyoların yetiştirildiği laboratuvarın kalitesi kritik bir rol oynamaktadır. Hava kalitesi, sıcaklık ve embriyologların uzmanlığı gibi faktörlerin tümü embriyoların yaşayabilirliğini etkileyebilir. Transferden önce embriyoların işlendiği koşullar hayati öneme sahiptir. Sıcaklık, pH ve ışığa ve havaya maruz kalma gibi faktörler embriyonun yaşayabilirliğini etkileyebilir. Embriyoların inkübatör dışında harcadığı süreyi en aza indirmek ve katetere hızlı ve dikkatli bir şekilde yüklenmesini sağlamak, canlılıklarını korumak için çok önemlidir.

Benzer şekilde tüp bebekte embriyo transferi tekniği de implantasyon ve devam eden gebelik başarısını önemli ölçüde etkileyen kritik bir adımdır. İmplantasyon şansını artırmak için prosedür mümkün olduğunca yumuşak ve hassas olmalıdır. Bu prosedür, embriyoların rahme transferini içerir ve karmaşık IVF sürecinin doruk noktasıdır. Basit gibi görünse de aktarımın nasıl gerçekleştirileceğine ilişkin inceliklerin sonuç üzerinde derin etkileri olabilir.

Transfer kateterinin tipi ve esnekliği transferin kolaylığını ve hassasiyetini etkileyebilir. Yumuşak kateterler genellikle rahim iç zarında travmaya neden olma olasılıkları daha az olduğundan tercih edilir. Embriyo transferi sürecinde yaşanan travma ve kanamanın başarı sonuçlarını olumsuz yönde etkilediği bilinmektedir. Transferi gerçekleştiren klinisyenin beceri ve tecrübesi de çok önemlidir. Rahim fundusuna dokunmaktan kaçınan nazik bir teknik, embriyonun dışarı çıkmasına neden olabilecek kasılmaları ve bozulmaları en aza indirmek için çok önemlidir.

Embriyo transferini yönlendirmek için ultrasonun kullanılması, embriyonun uterus içinde en uygun yere, genellikle uterus fundusundan 1-2 cm uzağa yerleştirilmesinde hassasiyeti artırır.

8. Endometriyal Alıcılık
Embriyo transfer edildiğinde rahim zarının veya endometriyumun durumu çok önemlidir. Tipik olarak östrojen ve progesteron kullanılarak endometriyumun yeterli şekilde hazırlanması, embriyoya alıcı hale getirilmesi için esastır. Ultrason ile değerlendirilen endometriyal astarın kalınlığı ve şekli, onun alıcılığının göstergeleridir. Endometriumun implantasyon penceresi olarak bilinen sınırlı bir alıcılık penceresi vardır. Embriyonun gelişim aşaması ile bu pencere arasındaki yanlış hizalama, başarılı implantasyon olasılığını azaltabilir. Embriyonun gelişim aşaması (ister 3. gün, isterse 5. gün blastosist olsun) ile endometrial siklusun aşaması arasındaki bu senkronizasyon çok önemlidir.

9. Psikolojik faktörler
Tüp bebek tedavisine tabi tutulmanın getirdiği psikolojik stres, tedavinin başarısını etkileyebilir. İşlem sırasında hastanın rahat ve rahat olmasını sağlamak, embriyonun yerleşimini etkileyebilecek rahim kasılmalarını azaltabilir. Embriyo transferi işleminden önce psikolojik destek ve danışmanlığın yanı sıra rahatlama ve farkındalık teknikleri, stresin hafifletilmesine ve sonuçların iyileştirilmesine yardımcı olabilir.

Başarılı IVF, tüm bu faktörlerin dikkatli bir şekilde dengelenmesine ve optimize edilmesine bağlıdır. Potansiyel ebeveynler için bu unsurları anlamak, tedavi seçenekleri hakkında bilinçli kararlar vermelerine yardımcı olabilir.

Kuzey Kıbrıs Tüp Bebek Merkezinde 2023 Yılı Tüp Bebek Başarı Oranları:

2023 Yılı Tüp Bebek Tedavisi Başarı Oranları

Kuzey Kıbrıs Tüp Bebek Merkezi neden bu kadar yüksek başarı oranlarına sahip?

Kuzey Kıbrıs Tüp Bebek Merkezi, sadece tedavi etmekle kalmayıp aynı zamanda araştıran ve klinik çalışmalar üreten hasta merkezli bir doğurganlık kliniğidir. Aktif bir bilgi ve gelişim arayışı ile kliniğimiz dünyanın en gelişmiş doğurganlık kliniklerinden biridir. Kuzey Kıbrıs Tüp Bebek Merkezinin başarısına katkıda bulunan birkaç faktör vardır. Bunlar şunları içerir:

Bölgedeki ilk doğurganlık tedavi kliniği olmamız nedeniyle son 24 yılda oluşan bilgi birikimi ve deneyim. Pratik yapmak mükemmelleştirir! Kuzey Kıbrıs'ın en eski kliniği olarak başarılı tüp bebek sonuçlarında ilk sırayı kendimize ayırıyoruz! 24 yıllık bir tüp bebek kliniğinde deneme yanılmanın yeri yoktur.
Biz sadece bir tüp bebek kliniği değiliz, aynı zamanda kısırlığın altında yatan nedenleri hem hasta düzeyinde hem de küresel düzeyde araştıran ve size özelleştirilmiş bakım sunmamıza olanak tanıyan kendi araştırma ekibine sahip bir araştırma merkeziyiz. Genetik laboratuvarımız ve klinik araştırma programlarımız, yaklaşımlarımızı geliştirmek ve yaptığımız işte mükemmelleşmek için bize sürekli destek sağlıyor.

Yumurta donör programımız sadece 19-25 yaş arası, daha önce bağış yapmış ve pozitif gebelik elde edilmesine katkıda bulunan donörleri kabul etmektedir, bu nedenle donör programında başarıya en büyük katkı sağlayanlardan biri olan hamileliği kanıtlanmış, doğurgan ve sağlıklı yumurta donörlerini kullanıyoruz. İşte tam da bu nedenle “Donör Yumurta Tedavilerinde Lider Tüp Bebek Kliniği” seçildik. Yumurta donasyonuyla IVF'nin başarı oranları, Kuzey Kıbrıs Tüp Bebek Kliniği'nde genel oran olarak 70%'den daha yüksek olma eğilimindedir.

Yasal olarak 3 embriyoya kadar transfer yapabilmekteyiz, daha az sayıda embriyo transferine kıyasla tüp bebek tedavilerinde başarı şansınızı arttırmaktayız. Başarı söz konusu olduğunda önemli olan sadece embriyo sayısı değil, aynı zamanda bu embriyoların kalitesidir. MicroChip sperm seçim yöntemimiz ve hızlandırılmış embriyo tarama sistemlerimiz, size IVF döngünüz sırasında embriyolarınızın kalitesini en üst düzeye çıkarmayı amaçlayan son teknoloji ürünü bir tedavi sunmamızı sağlar.

ICSI (İntra Sitoplazmik Sperm Enjeksiyonu) yöntemini tüm hastalarımıza tüm tüp bebek tedavilerimizde standart prosedür olarak ücretsiz olarak sunuyoruz.

İleri yaş grubundaki hastalara Sitoplazmik Transfer, MRT, Yumurtalık PRP gibi geleneksel olmayan yöntem ve yaklaşımların yanı sıra daha birçok klinik denemeyi uygun görülen hastalara sunabilmekteyiz. Bu aynı zamanda embriyo kalitesinin artması yoluyla başarıya katkıda bulunan bir faktördür.

Özel ihtiyaç ve gereksinimlerinize göre özel olarak hazırlanmış bir tedavi protokolünün size sunulmasını sağlıyoruz.

Ve son olarak Dr. Savaş kısırlık alanında öncü!

tr_TRTurkish